NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
عُبَيْدِ
اللَّهِ
الْغُدَانِيُّ
حَدَّثَنَا
الْوَلِيدُ بْنُ
مُسْلِمٍ
حَدَّثَنَا
سَعِيدُ بْنُ
عَبْدِ
الْعَزِيزِ
عَنْ
سُلَيْمَانَ
بْنِ مُوسَى
عَنْ نَافِعٍ
قَالَ سَمِعَ
ابْنُ عُمَرَ
مِزْمَارًا
قَالَ فَوَضَعَ
إِصْبَعَيْهِ
عَلَى
أُذُنَيْهِ
وَنَأَى عَنْ
الطَّرِيقِ
وَقَالَ لِي
يَا نَافِعُ
هَلْ
تَسْمَعُ
شَيْئًا
قَالَ
فَقُلْتُ لَا
قَالَ
فَرَفَعَ
إِصْبَعَيْهِ
مِنْ أُذُنَيْهِ
وَقَالَ
كُنْتُ مَعَ
النَّبِيِّ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَسَمِعَ
مِثْلَ هَذَا
فَصَنَعَ
مِثْلَ هَذَا
قَالَ أَبُو
عَلِيٍّ
الْلُؤْلُؤِيُّ
سَمِعْت
أَبَا دَاوُد
يَقُولُ
هَذَا
حَدِيثٌ
مُنْكَرٌ
Hz. Nâfi'den demiştir
ki: Hz. İbn Ömer (bir yolda giderken) bir kaval (sesi) işitti de parmaklarını
kulaklarına soktu ve yoldan uzaklaşıp bana:
Ey nâfi, (hala) bir
şeyler işitiyor musun? diye sordu.
Ben: Hayır
(işitmiyorum), deyince parmaklarını kulaklarından çıkarıp:
Ben (birgün) Peygmber
(s.a.v.)'le beraberdim. Aynen böyle birşey işitmişti de o da aynen böyle (benim
yaptığım gibi) yapmıştı, dedi.
(Sünen-i Ehû Davud'u
Musannif Ebu Davucldan rivayet edenlerden biri olan) Ehû Ali el-lu'luî dedi ki:
Ben Ebu Davud'u bu hadis
münkerdir, derken işittim.
İzah:
Bu hadis-i şerif ezgi
ve çalgı aletlerinin haram olduğunu söyleyen mezheb imamları ile cumhur-u
ulemânın delilidir. Metinde geçen "zemr" kelimesi ney, kaval ve düdük
çalmak demektir. Mizmar ise ney ve kaval demektir.
Nitekim bir hadis-i
şerifte: "Çan şeytanın mizmarıdır" buyurulmuştur. Günümüzde bu tür
çalgılara "nefesli sazlar" denilmektedir.
Her ne kadar hadis-i
şerifte Hz. îbn Ömer'in kendi işitmek istemediği seslere kulağını kaparken,
yanında bulunan Hz. Nâfî'ye "Sen bir şeyler duyuyor musun?" diyerek
"etrafa iyi kulak ver de birşeyler duyuyorsan bana da haber ver"
demeye getirmesi aslında bir tezat gibi görülürse de o sırada Hz. Nafi'nin
bulûğ çağına ermemiş mükellef olmayan bir çocuk olduğu düşünülürse böyle bir
tezadın söz konusu olmadığı kolayca anlaşılır.
Yahutta, Hz. İbn Ömer
elinde ve iradesi dahilinde olmadan kulağına çarpan bir sesi dinlemenin haram
olmadığı görüşünde olduğu için Hz. Nafi'nin o sesleri duymasına izin vermiş
fakat kendisi Hz. Nebiin bir fiiline uymak için kulaklarını tıkamış olabilir.
Hz. Nebiin duymuş
olduğu kaval sesine kulaklarını kapamasına gelince, bu kaval sesinin mutlak
surette haram olduğuna delâlet etmez. (4922) numaralı hadis-i şerifin şerhinde
de açıkladığımız gibi, Hz. Peygamberin bu fiili o sırada kulağına gelen bu
seslerin insan üzerinde bıraktığı tesirler ve uyandırdığı hislerle birlikte
değerlendirilmelidir.
Nitekim, İmam Gazzali
bu konuyu incelerken şöyle diyor: "Musiki ister ses ister alet ile olsun
tek hükme bağlı değildir. Haram, mekruh, mubah ve müstehab olabilir.
a. Dünya arzusu ve
şehvet hisleri ile dolup taşan'gençler için yalnızca bu duygulan tahrik eden
müzik haramdır.
b. Vakitlerinin çoğunu
buna veren, iştigali adet haline getiren kimse için mekruhtur.
c. Güzel sesten zevk
alma dışında bir duyguya kapılmayan kimse için müzik mubahtır, serbesttir.
d. Allah sevgisi ile
dolup taşan, duyduğu güzel ses kendisinde yalnızca güzel sıfatları tahrik eden
kimse için müstehabtır.
Gazzalî incelemesini
sürdürürken müziğin duruma göre ya mubah veya mendup olduğunu, onu haram kılan
şeyin kendisi değil, dıştan arız olan beş sebepten ibaret bulunduğunu ifade
ederek şöyle devam ediyor: Gazzalî,
İhyâu Ulumiddin, II, 306.
1. Şarkı söyleyen kadın
olur, dinleyen de kadın sesinin şehvetini tahrik edeceğinden korkarsa dinlemek
haramdır. Burada haram hükmü müzikten değil, kadının sesinden gelmektedir.
Aslında kadının sesi haram değildir. Ancak şehveti tahrik ederse Kur'an
okumasını bile dinlemek haram olur.
g. Müzik âleti fısk
ehlinin sembolü olan haletlerden ise bunu kullanmak haram olur. Diğerleri
mubah olmakta devam eder. Mesela, def zilli de olsa mubahtır. Hanefi ulemâsına göre
zilsiz deften başkası mubah değildir.
3. Şarkı ve türkünün
güftesi bozuk, İslam inancına ve ahlakına aykırı ise bunu müzikli veya müziksiz
söylemek ve dinlemek de haramdır.
4. Gençliği icabı,
şehvet duygularının mahkumu olan bir kimse aşırı derecede müziğe düşer, birçok
vaktini bu yolda geçirirse sefih olur ve şahidliği kabul edilmez.
Bu mevzuda 4922
numaralı hadisin şerhine müracaat edilebilir.
Her ne kadar musannif
Ebu Davud mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifin münker olduğunu söylemişse
de Bezlü'l-Mechud yazarı: "Ben bu hadisin münkerliğine delalet eden hiçbir
alamet görmedim. Çünkü hadisin ravileri, güvenilir kimselerdir. Kendilerinden
daha güvenilir kimselerin rivayetine aykırı bir rivayette bulunmamışlardır.
Nitekim, Hafız Şemsuddin İbn el-Hadi de bu hadisi zayıf sayan kimselere karşı
çıkmıştır" diyerek musannif Ebu Davud'un bu görüşünü reddetmiştir.